ABD’nin krizi bizi nasıl etkiler
ABD’nin krizi bizi nasıl etkiler
16.10.2013 13:40
Yarın (yani 17 Ekim’de) ABD Hazinesi, Kongre tarafından kendisine verilmiş bulunan 16,7 trilyon dolarlık borçlanma limitini dolduruyor. Diğer bir deyişle 1 Ekim’den beri bütçesiz kalan ABD yarından itibaren de borçlanamayacak. Ekonomisini devasa borçlanmalarla sürdüren Amerika’nın kredi notu şimdiden kırıldı. Fitch derecelendirme kurumu, ABD’nin “AAA” olan kredi notunu negatife çevirdi. Doların krallığı her geçen gün bir darbe alıyor. Küresel sermayenin “güvenli limanı” ABD, artık güvenilmez konuma doğru kayıyor.
Gerçekten de ironik günler yaşıyoruz.
Bugün (yani 16 Ekim) Dünya Gıda Günü. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Mun’a göre, dünyada bol miktarda (GDO’lu) yiyecek olmasına rağmen, her gün 840 milyon insan yatağa aç giriyor.
Ve daha kötü bir senaryoya doğru hızla yol alıyoruz.
İşin uzmanlarına danışarak gidelim.
Eski Hazine Müsteşarlarından (Dünya Bankası guvernörlüğü de yapan) Mahfi Eğilmez’e göre, ABD hükümetinin borçlanma yetkisinin olmaması üç sorunu gündeme getiriyor:
(1) Hazinenin mevcut borçlardan vadesi gelenleri geri ödemesi aksayacak. Bu durumda vadesi dolan devlet tahvillerinin bir bölümü ödenemez hale gelecek ve ABD tahvilleri dünyanın her yerinde değer kaybederek gözden düşecek.
(2) Hazinenin düzenli olarak yapılan giderlere karşılık aynı düzen ve süreklilikle toplanamayan gelirleri denkleştirmekte kullandığı borçlanmayı yapamaması zorunlu harcamaların bile düzgün yapılamamasına yol açacak.
(3) Hazinenin bütçe açığını kapatmak için borçlanma imkanı kalmayacak.
Yani, elinde 1,277 trilyon dolarlık ABD tahvili bulunan Çin ve 1,135 trilyon dolarlık tahvili olan Japonya, Amerika’nın temerrüde düşmesinden en çok etkilenecek iki ülke olacak. Türkiye ise elindeki 55 milyar dolarlık Amerikan tahvilini bir anda karşılıksız halde bulacak.
Genel toplamda 5 trilyon 590 milyar dolarlık Amerikan kağıdı (hazine bonosu ve tahvili) 17 Ekim’den itibaren değersiz bir hale gelebilir. Bu da mevcut finansal kapitalizmin (sözde bir piyasa tanrısının) yönettiği küresel ekonomik sistemin sonu demek.
Tabii bu kötü senaryo, ama şimdi bile negatife düşen Amerikan kredi notu, bu tahvillerin değerlerinin yıpranmasına yol açmış durumda. Tabii Amerikan doları da güvenli bir para olmaktan çıkacak. Bir de döviz rezervini dolarda tutan ülkeler var. Mesela Türkiye’nin döviz rezervinin yarısı dolar olarak tutuluyor. Doların değersizleşmesi Türkiye’nin elindeki dövizin de değersizleşmesi demek olacak.
AKP’NİN İŞİ ZOR
Önemli ekonomistlerden Selim Somçağ’a göre ise (20 haziran 2013 tarihli yazısında, ki o vakit henüz bütçe krizi yoktu) bu gidişat, yani ABD’nin parasal genişlemeye son vermesi durumu Türkiye için felaketin başlangıcı.
Somçağ yazısını şöyle bitiriyor:
“Bu final, Türk ekonomisinin 23 yıldır ve giderek artan oranda bağımlısı olduğu sıcak parayla yaşama, Türk işadamının sıcak parayla yatırım yapma, Türk vatandaşının sıcak paranın uzantısı olan borçla harcama alışkanlıklarının da finali demektir. Türkiye tarihinde bir çağ kapanmakta, yeni ve çok daha sıkıntılı bir çağ açılmaktadır. Öte yandan AKP’nin (Batı medyasında Gezi protestoları karşısında AKP’nin tutumunu eleştiren yazılarda bile hâlâ övülen) “büyük ekonomik başarısı” tamamen bu sıcak para hareketinin 2004’ten sonra şaha kalkmasının, zirveye ulaşmasının sonucudur; AKP’nin bu alanda hiçbir marifeti yoktur.”
Henüz 41 yaşındayken dünyanın en iyi iktisatçıları listesinde yer alan, bugün Yaşar Üniversitesi’nde dekanlık yapan ekonomi yazıları da kaleme alan Prof. Dr. Erinç Yeldan da Somçağ gibi düşünüyor.
Yeldan, Türkiye’de ucuz ve bol likiditenin kolaylaştırdığı büyüme ilüzyonunun sonuna gelindiğine inanıyor. Yeldan’a göre Türkiye, yakın gelecekte olası bir emlak krizi ve durgunlukla baş etmek zorunda kalabilir.
Erinç Yeldan, emlaktasondakika.com sitesine verdiği mülakatta şu saptamayı yapıyor:
“(2008’de başlayan) Krizin çok ayırt edici bir özelliği var: İnsanlık tarihinde ilk defa bu kadar kapsamlı bir kriz, paranın fiyatının belli olmadığı, nesnel olarak paranın fiyatının ölçülemediği bir ortamla karşı karşıyayız.
Bundan önceki tüm büyük dalgalanmalar, 1929 Buhranı’nda, 1850 Avrupa krizinde, hükümran paranın altın standardında olması gibi mutlaka nesnel bir ölçüsü vardı. 1971’den bu yana ABD dolarının altın standardından çıkmasıyla birlikte Bretton Woods sisteminin tasarımının ana noktası çöktü.”
Peki Yeldan, bu durumun Türkiye’yi nasıl etkileyeceğini düşünüyor?
“Emlak üzerinden Türkiye, bir kriz daha yaşayacak. Resmi olarak Türkiye’nin büyüme modeli cari işlemler açığını finanse edebilmek için, dış borçlanma ve özelleştirmelere gidiyor. İmar rantıyla kentsel dönüşümün ardında, İspanya’daki, Asya’daki krize yol açan doğrudan konut spekülasyonu var. Türkiye şu anda o yola geçiyor.”
Epeydir sözü geçmeyen IMF de devrede. IMF’nin 2013 sonrası değerlendirme raporu geçtiğimiz günlerde yayınlandı. Buna göre IMF, verili küresel koşullarda, Türkiye’nin 2018’de yüzde 8.3 cari açık seviyesine ulaşacağını ve giderek düşük büyüme oranlarıyla ciddi bir “durgunluk” devresine gireceğini öngörüyor.
Hem dış politik arenada, hem ekonomik alanda çok kritik günlerden geçiyoruz. Özellikle bölgede klasik konumumuzu kaybediyoruz. Ne AB’de çıpalıyız, ne de Ortadoğu’da bir hükmümüz var. Suudi Arabistan ve Katar gibi müttefiklerle bile ilişkiler limoni.
ABD krizini bu koşullarla karşılayan bir AKP’nin işi çok zor.
Uzmanlardan şaşmayıp, yazıyı yine Mahfi Eğilmez’in ABD’deki krizin Türkiye’ye etkilerine yönelik şu yorumuyla bitirelim:
“Dalgalı bir denizden çok daha dalgalı bir okyanusa çıktığımızı fark edersek dümeni ona göre tutmamız gerektiğini anlayabiliriz. Yalnızca dümeni doğru tutmak da yetmeyebilir.”
Hüseyin Vodinalı
Odatv.com
Kaynak: http://www.odatv.com/n.php?n=abdnin-krizi-bizi-nasil-etkiler-1610131200
You must be logged in to post a comment.