ATATÜRK’ÜN GAZETELERİ VE BASIN

Basına verdiği önem siyasal eylem boyunca kendini göstermiştir.

101056

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk, basına büyük önem verirdi. Basının doğru ve dürüst bir şekilde yayın yapmasının şart olduğunu söyleyen Atatürk, gazetecilerin de gördüklerini ve bildiklerini samimi bir şekilde yazmalarını istemiştir.

Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen Mustafa Kemal Atatürk Kurtuluş Savaşını başlattığı andan itibaren basından destek almış ve basının gücünü en etkili şekilde kullanmıştır. Atatürk, Minber, İrade-i Milliye ve Hakimiyet-i Milliye olmak üzere üç gazete çıkarmıştır. Bu yazı dizimizde bu gazeteler hakkında muhtelif kaynaklardan toparladığımız bilgileri ve Atatürk’ün basın hakkında söylediklerini aktaracağız.
Mustafa Kemal Atatürk yalnızca bir asker komutan diplomat politikacı ve devlet adamı değildi. O bir düşünürdü de… Atatürk’ün bu yönünü O’nun yazdıklarından söylediklerinden okuduklarından anlayabiliyoruz. Zaten Atatürk’ün düşünür yönü O’nu gazeteciliğe yöneltmiştir. Düşüncelerini ve yaptıklarını halka duyurmak için basının ne kadar önemli olduğunu bilen Atatürk bu gerçeği daha Harbiye öğrencisiyken fark etmiştir. Basına verdiği bu önem Mustafa Kemal önderliğindeki siyasal eylem boyunca kendini göstermiştir. Böylece iç ve dış kamuoyuyla bağ kuran Mustafa Kemal’in yaptıkları, yapmak istedikleri daha iyi anlaşılmıştır. Atatürk hayatının her döneminde basına verdiği önemi belli etmiştir. Örneğin 1 Mart 1922’de TBMM’yi açarken yapmış olduğu konuşmada şöyle demiştir: ’Basın milletin müşterek sesidir. Bir milleti aydınlatma ve doğru yolu göstermede bir millete muhtaç olduğu fikri gıdayı vermekte özetle bir milletin saadet hedefi olan müşterek istikamette yürümesini teminde basın başlı başına bir kuvvet, bir mektep, bir rehberdir.’
Mustafa Kemal’in gazeteciliğe olan ilgisi daha öğrencilik yıllarında başlamıştır. Henüz Harbiye öğrencisiyken yönetimin siyaset alanındaki yanlışlarını ve aksaklıklarını belirtmek amacıyla eleştiri niteliğindeki yazılar yayınlamak için el yazısıyla bir gazete çıkarmıştır. Bu gazetenin yazılarını bizzat kendisi yazan Mustafa Kemal, Mektepler Müfettişi İsmail Paşa’nın takibine de uğramıştır. Harp Okulu’ndaki veteriner dershanelerinden birine giren Mustafa Kemal ve arkadaşları çıkardıkları gazetenin yazılarıyla uğraşmaya başladıkları sırada okul müdürü Rıza Bey tarafından suçüstü yakalanmıştır. Kendilerine önemli bir ceza verilmemiş izinsizlik suçuyla yetinilmiştir. Daha sonra çıkardığı gazeteler şunlardı.
Minber
Atatürk’ün ilk gazete çıkarma girişimi İstanbul’da yayınlanan Minber’dir. Minber, Mustafa Kemal’in isteği üzerine yayın hayatına girmiştir. Gazeteyi 1918 yılında en yakın arkadaşı Ali Fethi Okyar ile birlikte çıkarmıştır.

Asker olmama rağmen kuvvet kendisini oluşturan etkenlerin sonuncusudur.

30 Ekim 1918’de Ahmet İzzet Paşa hükümeti tarafından Limni adasının Mondros Limanı’nda Mondros Mütarekesi imzalanmıştır.

Mustafa Kemal başında olduğu Yıldırım Orduları Grubu ve 7. Ordu Karargahı lağvedildiği için Suriye’den İstanbul’a dönmüştür ve ülkenin içinde bulunduğu konular hakkında konuşma ve yazma gereği hissetmektedir. Oysa Mustafa Kemal’in asker kimliği politik olaylara girmesini ve aktif rol üstlenmesini engellemektedir.
Fethi Okyar anılarında Minber gazetesinin yayınlanması hakkında şunları söylemiştir:
“Mustafa Kemal Paşa memleketi perişan eden ve muhalefet adı altında irtikap eden taarruz ve tahripler daha çok gazeteler vasıtasıyla oluyor. Bunlara karşı milleti uyandırmak için en iyi vasıta aynı yolla karşılık vermek yani bir gazete çıkarmaktır. Benim maaşımdan biriktirdiğim biraz param var onu koymaya hazırım. Ben askerim imtiyaz alamam ama sen alabilirsin. Hakikatleri halka hatta düşmanlarımıza anlatabilmek için hadi gel beraberce gazete çıkaralım”  dedi. Gazete çıkarmayı hiç düşünmüyordum ama mensup olduğum İttihat ve Terakki için öylesine çirkin ve haksız ve dolayısıyla vatan ve devlet için öylesine tehlikeli neşriyat başlamıştı ki bunları cevapsız bırakmak mümkün değildi.
1 Kasım 1918’de yayın hayatına başlayan Minber gazetesi günlük olarak yayınlanır ve 51 sayı çıkar. Gazetenin başında Fethi Bey vardır. İmtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü ise Dr. Rasim Ferit’tir.
Minber Fethi Bey’in eski partisi İttihat ve Terakki’ye olan haksız saldırıları önlemek ve doğruları yazmak, Tevfik Paşa’nın parlamentoda güvenoyu almasını engelleyici yazılar yazmak, Fethi Bey tarafından yeni kurulan Osmanlı Hürriyetperver Avam Fırkası’nın sözcülüğünü yapmak için yayın hayatına girmiştir.
Gazetenin başyazılarını çoğunlukla Mustafa Kemal değişik adlarla, ya da imzasız yazmıştır. Ayrıca Minber’in hemen hemen her sayısında Mustafa Kemal’le ilgili haberler yer almıştır. 17 Kasım 1918 tarihli gazetede Yıldırım Orduları Grubu Kumandanlığından yeni dönen Mustafa Kemal’le bir de röportaj yapılmıştır. Bu röportajda Mustafa Kemal şöyle demiştir;  “… en iyi siyasetin her türlü anlamıyla en çok kuvvetli olmakta bulunduğunu kabul ederim. En çok kuvvetli olmak tabirinden amacımın yalnız silah kuvveti olduğunu zannetmeyiniz. Bilakis asker olmama rağmen bence kuvvet kendisini oluşturan etkenlerin sonuncusudur. Benim amacım manen, ilmen, ahlaken ve teknik yönden kuvvetli olmaktır. Bu saydığım özelliklerden yoksun olan bir milletin bütün fertlerinin en son silahlarla donatıldığını varsaysak bile kuvvetli olduğunu kabul etmek doğru olmaz.”
İrade-i Milliye
Atatürk ikinci gazetesini Sivas Kongresi’nden sonra çıkarmıştır. 4 Eylül 1919 günü başlayan ve 11 Eylül’de sona eren Sivas Kongresi’nin ardından Mustafa Kemal çevresindekilerden yeni çıkaracağı gazete için güvenilir bir yazı işleri müdürü bulmalarını ister. Aranan yazı işleri müdürü bulunur ve gazete çok kısa bir süre içinde çıkarılır. Heyet-i Temsiliye adına Mustafa Kemal tarafından kurulmuş olan gazetenin imtiyazı Selahattin Ulusalerk’e aittir. Gazetenin yazı işleri müdürü ise Mazhar Müfit Kansu’dur. Gazetenin adı ve başlık altı Mustafa Kemal tarafından tespit edilmiştir; İrade-i Milliye ve Amali Milliyenin Müdafiidir.

Konya’dan getirtilen baskı makinesi Meclis bahçesindeki binaya kuruldu.

101116

Başlangıçta haftada bir, sonraları haftada iki ve günlük olarak yayınlanan gazetede Sivas Kongresi zabıtları Mustafa Kemal’in bildirileri, konuşmaları yayınlanmıştır. Bir amaç için çıkartılan gazetenin nüshaları birçok şehrin çeşitli dairelerine resmi mühürlü zarflar içinde gönderilmiştir.

Hakimiyet-i Milliye
Mustafa Kemal Paşa Heyet-i Temsiliye üyeleriyle birlikte Ankara’ya geldiğinde burada alınacak kararların millete duyurulması için bir gazeteye ihtiyaç duyduğunu söylemiştir ve burada verdiği ilk direktif de bir gazete çıkaracağız olmuştur.
Ankara’da doğru dürüst bir matbaa bulunmadığı için Konya’dan getirtilen baskı makinesi Meclis bahçesindeki bir binaya yerleştirilmiş ve iki hafta içinde gazete çıkartılmıştır. Bu gazetenin adını da Mustafa Kemal vermiştir; Hakimiyet-i Milliye. İlk sayının gazete başlığının altında ise mesleği milletin iradesini hakim kılmaktır diye yazmaktadır. 10 Ocak 1920 günü yayınlanan gazetenin ilk başyazısını Mustafa Kemal yazmıştır. Gazete Anadolu’da kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin yayın organıdır. Gazetenin yazıişleri müdürü Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu’dur. Gazetenin daha sonraki yazıişleri müdürleri arasında Hüseyin Ragıp Baydur, Nafi Atıf Kansu ve Ziya Gevher Etili gibi isimler de vardır.  Başlangıçta haftada iki gün yayınlanan gazete 18 Temmuz 1920’den sonra haftada üç gün 6 Şubat 1921’den sonra da günlük olarak çıkarılmıştır. Gazete 1934 yılına kadar Hakimiyet-i Milliye adıyla o tarihten sonra da Ulus adıyla çıkmaya devam etmiştir.
Kurtuluş Savaşını destekleyen gazeteler
Bu arada Kurtuluş Savaşını destekleyen gazetelerin kısaca adlarını vermekte fayda görüyoruz.
a) Ses Gazetesi: Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasında iki hafta önce, 17 Ekim 1918’de, Balıkesir’de haftalık olarak yayınlanan Ses gazetesinin sahibi ve başyazarı Çantayzade Hasan Basri’dir.
b) Doğrusöz Gazetesi: İzmir’in işgalinden bir hafta sonra 22 Mayıs 1919’da Balıkesir’de Doğrusöz gazetesinin ilk sayısı yayınlanmıştır. Vilayet matbaasında basılan gazetenin imtiyaz sahibi Sındırgılızade A. Bakir, Varnalızade İsmail Hakkı’dır.
c) İzmir’e Doğru Gazetesi: 16 Kasım 1919’da Balıkesir’de yayınlanan bu gazete Kuvayi Milliye’nin Ege’deki sözcüsü durumunda olan, en önemli yayın ürünlerinden biridir.
Bu gazetenin yayınlanması için çaba harcayanlar Vasıf Çınar, Asaf Çınar, Mustafa Necati adındaki genç ve vatansever aydınlardır.

Basın, hükümet araçlarını görevlerini doğru yapmaya zorlar.

d) Yeni Adana: 25 Aralık 1918’de yayınlanmaya başlayan Adana ve onun devamı olan yayınlarını sürdürecek olan Yeni Adana Gazetesi Kuvayi milliye aleyhtarlığı yapan “Ferda”  adlı gazeteye tepki olarak doğdu. Yedeksubay Yozgatlı Avni ile öğretmen Ahmet Remzi tarafından yayınlanmıştır.

e) Açıksöz Gazetesi: 15 Haziran 1919’da Kastamonu ilinde yayınlanmaya başlayan Açıksöz Gazetesinin kurucuları, aynı yıl Kastamonu lisesini bitiren Hüsnü Açıksöz, Ahmet Hamdi ve Tahir Karaoğuz adındaki gençlerdir. Açıksöz gazetesi 1932 yılına kadar yayınlanmış ve beş yıllık bir duraklamadan sonra yine Hüsnü Açıksöz tarafından 1937 yılında “Doğrusöz” adıyla yayınlarına devam etmiştir.
f) Babalık Gazetesi: II. Meşrutiyet döneminin ürünü sayılan bu gazete 23 Aralık 1910’da Konya’da yayınlanmaya başlamıştır. Kuvayimilliye’nin Konya’da büyük dayanaklarından biri olmuştur. Babalık gazetesinin kurucusu Yusuf Mazhar, baş yazar ve yazıişleri müdürü Samizade Süreyya’dır.
Millî Mücadele’ye karşı olan İstanbul gazeteleri ise Peyam-ı Sabah, İstanbul, Alemdar gazeteleridir. Millî Mücadele’ye karşı olan bazı Anadolu gazeteleri ise Ferda, İrşat, Zafer isimlerini taşımaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk’ün basın hakkında söylediklerinin bir kısmını aktarıyoruz…

Millet yaşamında basının önemi
Bir toplumun ortak ve genel duyguları ve fikirleri vardır. Toplumların değerleri, uygarlaşma düzeyleri, arzu ve eğilimleri ancak bu genel duygu ve fikirlerin belirme ve görünme derecesiyle anlaşılır. Bir toplumu yönlendiren ve yöneten insanlar için, toplumun talihi üzerinde karar vermek durumunda bulunan dostlar ve düşmanlar için ölçü, bu topluluğun kamuoyundan anlaşılan yetenek ve değerdir. Bu nedenle milletler, kamuoyunu dünyaya tanıtmak zorunluluğundadır. Bütün dünya kamuoyu hakkında bilgi sahibi olma ise, yaşam gereklerinin düzenlenmesi için şüphesiz gereklidir. Bu hususta ise var olan araçların birincisi ve en önemlisi basındır. Basın, milletin genel sesidir. Bir milleti aydınlatma ve uyarmada, bir millete gereksindiği fikrî gıdayı vermekte, özet olarak bir milletin mutluluk hedefi olan ortak doğrultuda yürümesini teminde, basın başlı başına bir kuvvet, bir okul, bir rehberdir. 1922 (Atatürk’ün S.D.I, s. 224-225)
Yayın, en etkili kontrol araçlarındandır.
Basın, kötüye kullanmalara engel olur ve hükümet araçlarını, görevlerini doğru yapmaya zorlar. Yayın, en etkili kontrol araçlarındandır. Bu noktada, eleştirinin kolay ve fakat yapmanın güç olduğu gerçeği, unutulmamak gerekir. Onun için, halkın iyiliği fikri her türlü eleştirilere ve tartışmalara daima egemen ve esas tutulmalıdır. Gerekli görülen fikirler, halkın iyiliği için ortaya atılmalıdır.
Bu fikir hareket noktası olunca, eleştiri ve tartışma devletin de iyiliği için yapılmış ve vatandaşların toplumsal ve siyasal eğitimlerini yükseltmeye hizmet etmiş olur. 1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 60; 482-483)

Bugün, milletin samimî olarak birlik ve dayanışma içinde bulunması zorunludur.

Basın, hükümetlerin siyaseti üzerinde geniş ölçüde etki yapan büyük bir kuvvettir. 1930 (Cumhuriyet gazetesi, 31.10.1930)

Cumhuriyet basını
Türkiye basını, milletin gerçek ses ve iradesinin belirme yeri olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale meydana getirecektir. Bir fikir kalesi, düşünüş kalesi! Basınla ilgili kişilerden bunu istemek, cumhuriyetin hakkıdır. Bugün, milletin samimî olarak birlik ve dayanışma içinde bulunması zorunludur. Halkın kurtuluşu ve mutluluğu bundadır. Mücadele bitmemiştir. Bu gerçeği milletin kulağına, milletin vicdanına gereği gibi eriştirmede basının görevi çok ve çok
önemlidir. 1924 (Atatürk’ün S.D. II, s. 166)
Cumhuriyet döneminin kendi düşünüş biçimi ve ahlakıyla donanmış basınını, yine ancak cumhuriyetin kendisi yetiştirir. 1925 (Atatürk’ün S.D.I, s. 326)
Memlekette kalem özgürlüğünün de demokrat bir idareye lâyık ağırbaşlılıkla kullanılmakta daha dikkatli bulunulacağını umarım. Özgürlüğü kötüye kullanmanın sebep olduğu birçok felâketleri çekmiş olan bu memlekette, bu dikkate özellikle gerek olduğu inancındayım. 1930 (Atatürk’ün S.D.1, s.352)
Florinalı Nâzım’ın mektubuna verdiği cevaptan:
Cumhuriyetin sağlamlaştırılması ve yükseltilmesi hususunda kalem ve fikir sahiplerinin yapacağı hizmet, şüphesiz pek geniş ve etkili olur. Bu yoldaki çalışmaların daima beğeni ve takdir ile karşılanacağı da şüphesizdir. 1924 (Florinalı Nâzım, Cumhuriyet Marşları, 1924)
Basın özgürlüğü
Basının, genel yaşamda ve cumhuriyetin ilerleme ve gelişmesinde sahip olduğu görevler yüksektir. 1930 (Afetinan, M.B. ve M.K.Atatürk’ün El Yazıları, s. 62; 492)
Basının toplum yaşamında, siyasal yaşamda ve cumhuriyetin gelişme ve ilerlemesinde sahip olduğu yüksek görevleri anmak isterim. Basının tam ve geniş özgürlüğü iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu da söylemeye gerek görmem. Her türlü yasal kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin bilime, gereksinime ve kendi siyasal görüşlerine olduğu kadar, vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü özel görüşlerin üstünde olan yüksek çıkarlarına da dikkat ve hürmet etmek manevî zorunluluğu, asıl bu zorunluluktur ki genel düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile, bu kusuru düzeltecek etken ve araç, asla geçmişte sanıldığı gibi, basın özgürlüğünü kısıtlayan bağlar değildir; aksine, basın özgürlüğünden doğan sakıncaların giderilme aracı, yine basın özgürlüğüdür. 1924 (Atatürk’ün S.D.I, s. 317-318)

Gazetelerden korkmamak gerekir. Onlar yürürlükteki yasalar çerçevesinde özgürdür.

101241

Basın, hiçbir sebeple baskı ve etki altına alınamaz. 1923 (Atatürk’ün S.D. III, s. 65)
Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdırlar. 1929 (Ayın Tarihi, Cilt: 20, Sayı: 65, 1929)

Gazeteler, yasanın ve halkın çıkarlarının tersine davranışlara tanık oldukları ve bunları öğrendikleri takdirde gerekli yayında bulunmalıdırlar. 1923 (Atatürk’ün S.D.U, s.51)
Toplanma özgürlüğü
ve basın özgürlüğü
Bu iki özgürlük, aynı ilkeden çıkar. O ilke, insanların,fikirlerini serbest söylemek ve yaymak hakkıdır. Vatandaşlar kendi eğitim ve öğretimleri için ve halkın yararları noktasından fikirlerini karşılıklı olarak alıp vermelidirler, düşündüklerini istedikleri gibi söyleyebilmelidirler. En büyük gerçekler ve ilerlemeler, fikirlerin serbest ortaya konması ve karşılıklı alınıp verilmesi ile meydana çıkar ve yükselir. 1930 (Afetinan, M.K.Atatürk’ten Y, s. 33)
Gazetelerden korkmamak gerekir. Gazetelere gelince: Onlar, yürürlükteki yasalar çerçevesinde özgürdür. Yasanın dışına çıkarlarsa yasal sorumlulukla karşı karşıya kalırlar.
Basın da, yasa çerçevesinde özgürlüğünün saklı olduğuna emin olunca şu veya bu kişinin veya memurun bir gazeteyi mahkemeye vermesinden korkmamalı. Bilimsel ve toplumsal eleştiriler için kimsenin bir şey demeğe hakkı yoktur.
Kişisel eleştiriler de haklı noktalara yöneltilmiş olmalı. 1923 (Gazi ve İnkılâp, Mahmut Soydan, Milliyet gazetesi, 4.12.1929)
Bilerek veya bilmeyerek yabancı kaynakların etkisine kapılanlar vardır. Bunlar fikirleriyle, sözleriyle toplumsal bütünlüğümüzü zayıflatacak çalışma içine girmiş bulunuyorlar. Vatandaşlar, bu gibileri tanımalı ve onların sözlerindeki gerçek anlamı bulmaya çalışmalıdırlar. 1925 (Atatürk’ün S.D.V., s. 211)
Basın özgürlüğünü
kötüye kullananlar
Basın özgürlüğünün sakıncalarının giderilmesinin yine basın özgürlüğüyle mümkün olduğuna dair bu Büyük Meclis’in yol gösterme ve düzenleme alanında güzel karşılanan esaslar, eğer cumhuriyetin ruhu olan erdemden yoksun kendini bilmezlere, basının içinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikir alanındaki uğursuz etkileri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en sonunda haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, yasaların özel durumlarından yararlanma imkânını bulurlarsa Büyük Millet Meclisi’nin eğitici ve ezici gücünün karışma ve uyarması elbette gerekli olur. 1925 (Atatürk’ün S.D.I, s. 325-326)
Özel amaçla yayın yapan bazı gazetelerin, halkın çoğunluğu üzerinde yaptığı etki, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değildir.
1924 (Atatürk’ün S.D.III, s. 78)

Maddî ve manevî mikropları yok etmek mümkün değildir.

Aşağı insanların para ile yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır. En adî yalanları yaymada basının kullanıldığı görülmüştür. Basın ve fikir özgürlüğünün karşı karşıya kaldığı başka tehlikeler de vardır. Basının ve hatta fikir derneklerinin, millî hükümetin etkisinden kurtularak, siyasal ve ekonomik gizli amaçlara âlet olmasından korkulur. Basının para ile satın alınabilmesi, milletlerarası yüksek para âleminin basın üzerinde gizli etkisi ya da sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi, işte bunların kamuoyunu aldatma ve yanıltmasından gerçekten korkulur. Fakat, özgürlükten çıkacak bu fenalıklar, asla çaresiz değildir. Evvelâ, basın özgürlüğüne yasal bir sınır çizilir. İkinci olarak, gazeteler, özel bir örgüt yaparak, bununla kendi üzerlerinde ahlâkî bir etki yaparlar. İlk zamanlarda bir kazanç işinden başka bir şey olmayan gazetecilik, toplumsal bir kurum haline gelebilir. Bundan başka, halkın fikrî ve siyasî eğitimi de bir teminattır. Halk, birçok gazeteleri okumaya ve onları birbirleriyle kontrol etmeye ve gazetecilik yalanlarına inanmamaya alışırlar. Bütün bunların üstünde, her şeyin açık olması nedeniyle, iyi niyetin gelişeceğini ve hayatî sorunlar üzerinde iyi niyet sahibi insanların daima çoğunluğu oluşturacaklarını kabul etmek uygun olur. Çünkü, her zaman dünyanın yarısını ve bir zaman dünyanın hepsini aldatmak mümkündür.

Fakat, bütün dünyayı her zaman aldatmak mümkün değildir. Deneyim göstermiştir ki, her şeyi söylemekten insanları menetmek, asla mümkün değildir. Fakat, millî eğitim ve büyük manevî kuvvetlere karşı hükümetin uygun hareket tarzı sayesinde, isyancı fikirlerin yayılmasına izin vermeyecek toplumsal bir ortam yaratmak mümkündür. Fakat herhalde, her şeyin söylenmesine izin vermek ve bunun karşısında söyleyenlerin fiile geçmesini bekleyerek önlem almakla yetinmek de anlamsızdır. Bütün halkın harekete geçtiği gün, onları durduracak kuvvet yoktur. Tıbbî bir sağlığı koruma bilgisi olduğu gibi, toplumsal bir sağlığı koruma bilgisi de vardır. Her ikisi aynı ilkeye dayanır. Maddî mikropları yok etmek mümkün olmadığı gibi manevî mikropları da yok etmek mümkün değildir. Fakat, kişinin vücudunda maddî bir sağlamlık yaratmak mümkün olduğu gibi, toplumsal yapıda da manevî bir sağlamlık yaratmak ve bu yolla bir karşı koyma zemini hazırlamak mümkündür. 1930 (Afetinan, M.B. ve M.K. Atatürk’ün El Yazıları, s. 61-62; 488-492)

Kaynakhttp://www.yenicaggazetesi.com.tr/ataturkun-gazeteleri-ve-basin-1-103260h.htm

Leave a Reply