Başbakan’a “dilenci üç buçuk atıyor” dedi
Hak ve Eşitlik Partisi Genel Başkanı Pamukoğlu’nun, “Dilenci ve Mal” isimli makalesi davalık oldu. Başbakan Erdoğan, Pamukoğlu’nun, parti sitesinde yayınladığı, “Dilenci ve Mal” isimli makalesine, 50 bin TL tutarında tazminat davası açtı.
Konuyla ilgili hukuki süreç Hak ve Eşitlik Partisi avukatları tarafından incelenirken, Pamukoğlu’nun gerekmesi durumunda kamuoyuna açıklamalarda bulunacağı bildirildi.
Dava konusu olan makale ise şöyle:
“TÜRKİYE’NİN BAŞINDA DA BİR SİYASİ DİLENCİ VAR”
“Din sömürgeni ve din pazarlamacıları, mal pazarlamada; yamyam köyüne dalarak, ortalığı altına üstüne getiren filden farksızlar. Korku, panik, güvensizlik, çaresizlik ile ne yaptığını bilememe dahil, ne isterseniz var! Buna Anadolu’da ‘üç buçuk atma’ denir..
Dilenci, kendini başkalarına acındırarak, yalvarıp yakararak, mağdur olduğunu söyleyerek bahşiş almaya kalkandır. İnsanlar dilenciye ne kadar acırsa, dilenci de o kadar kazanır. On yılı aşkın bir süredir, Türkiye’nin başında da bir siyasi dilenci var..
Saman ekmeği neslinden geldiği için, Gezi Parkı eylemlerini anlayabilmek bir yana, 4 kişinin öldüğü, 13 kişinin gözünü kaybettiği 60’ı ağır, 8 bine yakın insanın yaralandığı olaylarda ‘emri ben verdim’ diyecek kadar da aymaz. Günü geldiğinde bunun hesabını vereceğini bile kavramaktan aciz..
Vicdan sahibi her insanın utanç ve vicdan azabı duyacağı bu olaylarda, bırakın vicdanı, toplumu hızla daha da bölüyor ve kutuplaştırıyor..
O şehirden bu şehire toplama kalabalıklarla kendini tatmin etmeye çalışıyor ve ne kadar olmamış olay varsa, demagoji yaparak, halka dini söylemlerle nifak sokarak kin ve nefreti körüklüyor. Bunun Anayasa ve ceza yasalarındaki karşılığı, bölücülüktür. Ve bu suçu, Başbakan sıfatı altında işliyor..
Görüntüsü, hal ve hareketleri ile söylemleriyle, duvara toslamış kamyondan düşmüş bir un çuvalından farksız..
Batı bunları, Ortadoğu’daki çıkarlarının bekçiliğini yapması için destekledi ve olup bitenlere şimdiye kadar göz yumdu, ama artık ipini çekti ve yavaş yavaşta sıkacaktır. Suriye meselesinde maskeler kullanarak mezhepçilik yaptılar. İsyancıları eğittiler, silahlandırdılar, lojistik destek sağladılar ve binlerce kişinin ölümüne sebebiyet verdiler. Ceylanpınar’da dört, Cilve gözünde yirmi sekiz, Reyhanlı’da elli dört vatandaşımız öldü. Yüzlerce kişi organlarını kaybetti, iki savaş uçağı pisi pisine düştü ve pilotları şehit oldu. Adam gibi bir ülkede hükümetin derhal istifa etmesi gereken bu hadiselerde hiçbir şey umurlarında bile değil. Üstelik; şu lafa bakın: Reyhanlı’da elli dört Sünni vatandaşımız şehit olmuştur, diyecek kadar da aleni bölücülük yapıyor.
“BU MALIN SAHİBİ BENİM”
Mal, canlı veya cansız ticari nesneye denir. Malın bir sahibi vardır ve dünyanın her yerinde mal sahibi ‘ benim malım’ der. Şu hale bakar mısınız?.
‘Benim milletvekilim, benim valim, benim polisim, benim savcım, benim partilim’ iğneden ipliğe, aklıma ne gelirse, bu malın sahibi benim diyor. Toprak düzeninde böyledir, yanaşmalar dahil kahyanın gözünde her şey maldır. Mal yerine konulanlar ne yapıyor derseniz! Hiçbir şey. Mal ne yapabilir ki…
Gelelim şu, Türkiye’yi aşama aşama bölünmeye götüren adıma. ‘Çözüm süreci’ diye yutturulan, sonunda da vahim bir şekilde sonu gelecek olan PKK meselesine.. Önce şunu herkes kafasına sokmalı, PKK çekilmez, gelir gider. Grupların bir bölümünü de kritik bölgelerde bırakır.
Nitekim birkaç gün önce de Bitlis’te 2 mühendisi kaçırdı. Yüksekova bölgesindeki ikiyaka dağları üzerinde uçan bir helikoptere de ateş açtı. Bu PKK’nın İki yaka dağlarının üzerinde bulunan (3800m) Hisar Yaylasındaki yazlık ve kışlık kampta halen tam kadro bulundukları ve çekilmediklerinin kesin kanıtıdır.
İkiyaka’nın güneyi Irak topraklarıdır. İsterse 5-6 saatte Irak’a gidebilirler. Niye gitsinler ki? Genelkurmay açıklamasına bak ve acı! “Helikopter bir kaçış manevrasıyla bölgeden uzaklaşmış!” geçen haftada ateş açan PKK’lıların üzerine giden kobra için “meşru müdafaa yapmıştır” demişlerdi. Vah evladım vah! Günü geldiğinde sorumlular olarak, bakalım kendinizi nasıl savunacaksınız?. Devam edin devam edin! Münferit gibi görünen bu olaylarda PKK ‘ben buradayım, sana hatırlatırım’ demek istiyor..
Mevcut hükümetin başı ve yanaşmaları esas perişanlığı ve felaketlerini PKK ile yürüttükleri acz ve teslimiyet faaliyetlerinden yaşayacaklar. PKK, siyasi amaçları tam gerçekleşmeden ne silah bırakır, ne de eylemden vazgeçer. Siyasi istekleri çok net ve keskin.. Mesele öyle sıradan safların ve ahmakların sandığı gibi, temel hak ve özgürlükler de bitmez..
Diyarbakır’da İmralı fırıldağının talimatıyla konferanslar düzenleniyor; ‘Kuzey Kürdistan Birliği’ olarak.. İş birlikçi olduklarından vahameti görmezden gelip Türk gençleriyle uğraşıyorlar. Bunlar, Refah Partisindeyken ‘Cumhuriyet döneminin sonu geldi’ diyenler. Laik sisteme ve Atatürk devrimlerine meydan okuyanlardır.
Rejimi devrilmiş ve parçalanarak bölgesel yapılarla, bir çorbadan farksız hale getirilmiş, Türkiye bunların umurlarına mı? Umurlarına ne demek, yapmak istedikleri şey zaten bu!. Federal ve özerk bir yapılanma Kürdistan’ın Türkiye topraklarıdır. Halk, bu hükümetin PKK ile işbirliği yaparak bunu gerçekleştirmeye çalıştığını çok yakında ayan beyan görecek. Ve işte sen o zaman gör çıngar nasıl çıkarmış ve bunların sonu nasıl getirilirmiş.. Halkı dini söylemlerle, anayurdu PKK ile işbirliği yaparak bölüyorlar.
“ÇÜNKÜ BU İKİSİ DE BECERİKSİZ, ACİZ VE ZAYIF”
Sosyoloji de bilmiyor. Nereden, hangi eğitimle öğrenecek ki: ‘Dünyanın neresine gidilirse gidilsin, toplumlar daima sıradan zihinlerden, hiçbir şeyi derinlemesine görememiş insanlardan oluşur. Politikacının tahtını taşıyan sıradan bir kalabalıktır. (Türkiye’de olduğu gibi) Bunlar, önce yükseğe çıkarlar ki daha sonra aşağı çekebilsinler. Bu oyundan müthiş keyif alırlar.’
Akepenin, PKK ile düzmece nikahı partinin parçalanması ve başında kinin de dilinden düşürmediği ‘kefeniyle’ baş başa kalacağı şekliyle sonuçlanacaktır. Bunu olaylar ve koşullar gösterecektir. Kimse, yüzsüz demagoglardan vatansever bir hareket bekleyecek kadar ahmak olmamalıdır. Herkesin ailesi soyu sopu kendisi için önemlidir ve bu, kalıtımsal olarak her canlıda vardır. Kabul edilemez tek bir şey vardır, o’da inkarcı nankörlerdir..
Ama şunları da yazmazsam makale eksik kalır! Mecliste Akepe ile birlikte yılların iki partisi daha var.
Bunlara rağmen Akepe yüzde 30, yüzde 40, yüzde 50’lere yakın oy alarak yükseliyor..
Neden? Çünkü bu ikisi de beceriksiz, aciz ve zayıf.. İnsanlar bunu ne zaman idrak edecek, ne zaman anlayacak, ne zaman kavrayacak? Artık ‘ucuz milliyetçilik’ ve ‘Atatürk’ün partisiyiz’ gibi, lafların arkasına sığınarak kendilerinize politik çıkar sağlamaktan vazgeçin ademler (adem boş demektir) siz nesiniz, onu söyleyin. Atatürk, iki kere de İsmet İnönü’yü beceremiyorsun diye görevden aldı. Sizin gibileri ne yapardı, hiç düşündünüz mü? Yanına bile yanaştırır mıydı?
Veya siz, cesaret edebilir miydiniz? Üstelik neyiniz benziyor? Eğitiminiz benzemez, mesleğiniz benzemez, savaş alanını bilmezsiniz, kişiliğiniz benzemez. Geriye neyiniz kaldı? Devrimler demeye kalkmayın! O sizin politikadaki ekmek paranız ademler!. Bu iki parti de, düzenin bir parçası. Biri Akepe’nin kara gün dostu, diğeri de salıncak gibi gel gitten başka bir şey değil. En kritik bir dönemde Avrupa Akepe’yi sallarken, Almanya ve Polonya’ya yazılan mektupların Akepe’ye payanda olduğunu anlamayacak kadar da gafil ve strateji fakiri bunlar. Susuz derede kavak bitmez hemşerim..
“KONUŞ, KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM!”
Hak ve Eşitlik Partisi ilk kurulduğu günden itibaren, söylemlerim, programlarım, kitaplarım ve makalelerimde kullandığım ilk sözcük şudur: ‘Bu işlerin üstesinden gençler gelecek ve işi halk bitirecektir. Hayat karar ve eylemdir.’ Ve geldiler. Gerisi de çorap söküğü gibi devam edecektir.
Son 20 gündür bu Hacivatların laflarına bakın: ‘Gençleri tahmin edemedik. Biz de mesajı aldık. Gençler farklı çıktı..vs.’ İnsanları farklı kılan beyindir. Kafa ve kelle değil. Sende yoksa, kim ne yapsın?.
Ve Sokrates den: ‘Konuş, kim olduğunu söyleyeyim!’”
Odatv.com