NATO yıkım getirdi
Suriye’ye emperyalist müdahalenin konuşulduğu bugünler, NATO’nun Bosnalı Sırplara yönelik “Kararlı Güç Harekatı”nın 18. yıldönümüne denk geliyor. 30 Ağustos 1995’te yapılan NATO saldırısı, Yugoslavya’nın parçalanması sürecinde emperyalist askeri müdahale dönemini açmıştı.
Cangül Örnek – soL
Sosyalist blokun ortadan kalkmasıyla hortlayan milliyetçilik ve halklar arasında nefreti körükleyen emperyalist politikalar, Yugoslavya’yı büyük bir insani yıkıma ve büyük katliamlara sürüklemişti. 1992 yılında başlayan Bosna Savaşı, Boşnaklar ve Sırplar arasında kanlı bir boğazlaşmaya dönüştü. Bosna’dan gelen katliam haberleri, NATO’nun Bosna’daki Sırp bölgelerine füze yağdırması için gerekçe olarak kullanıldı.
ABD ve Almanya başta olmak üzere emperyalist ülkeler Bosna Savaşı sırasında iki aşamalı bir politika yürüttüler. İlk aşamada iki halk arasındaki çatışmaların şiddetlenmesi sağlandı. Srebrenitsa ve Pazar Yeri katliamları ile dünya kamuoyunda infial yaratılırken, NATO müdahalesi akan kanı durdurmanın tek seçeneği olarak sunuldu. Türkiye gibi ülkelerin de propagandaya katkı koymasıyla, NATO müdahalesi için ABD’ye adeta yalvarıldı. 30 Ağustos 1995 günü başlayan NATO müdahalesine “Kararlı Güç Harekatı” adı verildi. Harekat 21 Eylül gününe kadar sürdürüldü. Harekat boyunca Sırplara ait askeri noktalara ve yerleşim yerlerine binin üzerinde füze atılarak buralar yerle bir edildi. Harekata ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Hollanda İtalya, İspanya ve Türkiye katıldı.
Bosnalı Sırplara yönelik harekat sonucu Sırp liderler, ABD dayatmasıyla Dayton’da kurulan anlaşma masasına oturmak zorunda kaldı. Saraybosna’daki kuşatma kaldırıldı. Boşnak-Hırvat Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti olarak ikiye ayrılan Bosna, sonu gelmez bir parçalanma sürecine sokulurken, iki bölgenin yöneticileri, birbirlerine karşı üstünlük kazanmak için emperyalist ülkelere sürekli ödünler veren bir politika izlemeye başladı.
Srebrenitsa’da NATO ‘tam zamanında’ müdahale etti 1992’de başlayan savaşta 1995 yılına gelene kadar Sırp, Hırvat, Boşnak ve Arnavut milliyetçiler tarafından çok sayıda karşılıklı katliam yapıldı. Ancak NATO müdahalesinin gerekçesi Srebrenitsa ve Pazar Yeri katliamları oldu. Savaşın dönüm noktası olan ve tarihin en kanlı katliamlarından birine sahne olan Srebrenitsa’da tam olarak ne yaşandığı ve katliamda kimlerin pay sahibi olduğu bugün bile tartışılmaya devam ediliyor.
Bugün Suriye’de yapılmaya çalışıldığı gibi, o günlerde de failleri hiçbir zaman tam olarak bilinemeyen bu tür karanlık katliamlarla “uluslararası toplum” adı altında emperyalistler müdahale etmeye çağrıldı. ABD’ye ve Avrupalı emperyalistlere çağrı yapanlar arasında, Müslüman Boşnakların katledildiğini ve ABD’nin sorumluluk alması gerektiğini ileri süren Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkeler başı çekti.
Bosna’dan gelen katliam haberleri sayesinde, Körfez Savaşı nedeniyle dünya halklarının nefretini kazanan ve meşruiyet sorunu yaşayan ABD’nin yeniden askeri operasyon yapabilmesinin yolu açıldı. Ayrıca, Yugoslavya Savaşı’nda kontrolün Birleşmiş Milletler’den çıkarak NATO’ya geçmesi sağlandı.
Srebrenitsa BM tarafından 11 Temmuz 1995 günü güvenli bölge ilan edildi. Bunun üzerine Sırplar bölgeyi terk ederken Boşnaklar bölgeye yerleşmeye başladı. Kentte BM’ye bağlı barış gücü askerleri bulunuyordu.
Katliamın üzerindeki şüphe bulutlarının kaynağında katliamın yapılacağının tüm kesimler tarafından önceden bilinmesi geliyor. 1995 yılının yaz başında Sırp komutan Ratko Mladiç ordusunun Srebrenitsa’ya saldırması beklenirken kenti korumakla görevli Boşnaklara ait 28. Piyade Tugayı kentten anlaşılmayan bir şekilde çekildi. Tugayın başında daha sonra Bosna-Hersek devlet başkanı olacak Aliya İzzet Begoviç bulunuyordu. 28. Piyade Tugayı’nın Tuzla’ya çekildiği söylendiyse de daha sonra Srebrenitsa ile Tuzla arasında gömülmüş 4 bin ceset bulundu. Bu cesetlerin sadece 400’ünün kimlikleri tespit edilebildi. Bu insanların nasıl öldürülmüş olabileceği hiçbir zaman açıklanamadı.
Günlerce süren katliam sırasında BM askerleri olayları izlemekle yetindi. Hatta esir alınan Hollandalı askerler karşılığında BM üssüne sığınan Boşnak erkeklerin Sırp ordusuna teslim edildiği iddia edildi. Bu iddia da BM gücünün itibarsızlaştırılması ve NATO’nun müdahaleye çağrılması için kullanıldı.
Sırbistan daha sonra Bosna Hersek’teki Sırp Cumhuriyeti’ne bağlı askerlerin katliamdaki sorumluluğunu kabul ederek özür diledi. Ancak özür Sırbistan yönetiminin Avrupa Birliği adaylığı için “savaş suçları” konusunda işbirliğine zorlandığı ve üyelik için her türlü ödünü verdiği bir zamanda geldi.
Srebrenitsa Katliamı ve genel olarak Bosna’da yaşananlar, daha sonraki yıllarda dünya kamuoyunu NATO’nun çatışma bölgelerine bir an önce müdahale etmesi gerektiğine ikna etmek için kullanıldı. Kosova’ya yönelik NATO müdahalesi Srebrenitsa’da gecikmenin katliama yol açtığı ve zaman kaybedilmemesi gerektiği iddia edilerek yapıldı. Aynı bahane Libya’ya yönelik NATO müdahalesini gerekçelendirmek için kullanıldığı gibi, bugün Suriye’ye yönelik müdahale çağrısı için de dile getiriliyor.