Nihat Genç: Faşizmin dibini buldular
Siyasi iktidar meydanlar gibi stadyumlara da el koydu, siyasi slogan atılmaması için yasal olarak harekete geçti, yetmedi, her mahalleye ‘ihbar kutuları’ kuruyorlar, yetmedi, üniversitelerdeki ‘özel güvenlik’i kaldırıp tekrar üniversitelere ‘polis’ koyuyorlar.
AKLIN ULAŞAMADIĞI BİR SİYASETİN İÇİNDEYİZ
İnsanlığın büyük liberal düşünürleri Mehmet Altanlar Mehmet Barlaslar Ahmet Altanlar, Radikalciler, Tarafçılar, Zamancılar, Yeni Şafakçılar, yetmez ama evetçiler, eserinizle iftihar edin, .ötünüze kına yakın.
ON YILDA BU KUSURSUZ FAŞİZM SİZLERİN ESERİDİR
Kimse endişeyle çırpınmasın, bu hür düşüncenin liberal özgürlüklerin geldiği nihai ORGAZM noktasıdır.
Yine de paranoyaya kapılıp bunun adına haşa FAŞİZM demeyelim, neme lazım ırkçı faşist Ergenekoncu olursunuz, bunun adı AŞK. Siyasal iktidar ve yandaşları, ülkemizin meydanlarını üniversitelerini stadyumlarını hepimizden kıskanıyor, incinsin, kötü tek söz duysun istemiyor, sokağa çıksın, onun bunun içinde bağırsın hiç istemiyor, bu yüzden bizim içimizdeki kötücülükleri önceden sezip huzurumuz için tedbirlerini alıyorlar.
Bu yüzden siyasi iktidar BÜTÜN TOPLUMLA SAVAŞ HALİNDE.
Siyasi iktidar şu an BÜTÜN İNSANİ ÖZGÜRLÜKLER VE DEĞERLERLE SAVAŞ HALİNDE.
Tarihimizin şu en meşhur fıkrası var ya, Abdülhamit döneminde adam kahvede laf arasında ‘yağmur’ kelimesi geçirdiği için Abdülhamit’e jurnallenip cezalandırılıyor, sebebi, yağmur demek, yağmur yağacak göl olacak, gölde de ördekler olur, Abdülhamit’in de burnu ördek gibi uzun, yani adam yağmur diyerek aslında Abdülhamit’e ağır hakaret ediyor, demek.
Yıl 2013, bu acımasız tarihi fıkranın gerçek dışı kaldığını kim söyleyebilir?
Dün Ulusal Kanal’daki konuşmamda söylemiştim, bu insanların, ideolojilerine mutlak iman, onları hem toplumsal sorumluluk hem de suçluluk duygusundan ebediyen kurtarıyor.
Bir ideoloji uğruna hukuk ve insan özgürlükleri nasıl yıkılır, işte faşizm dalda.ak. ortada.
Konfüçyüs medenileşmiş insanların yasaya ihtiyacı yoktur, der, hükümet meclisi tatile dahi gönderemiyor hergün göz açıp kapayıncaya kadar yeni yasaklar yeni hukuk reformları altında otomatiğe bağlanmış şekilde insanlıktan zerre utanmaksızın çıkartılıyor.
Niçe de mi okumuştum, hayvanlar gülebilseydi ısırmayı unuturlardı.
Karşımızda durmaksızın toplumun insanların muhaliflerin açığını kollayan ısırmak parçalamak çarmıha çekmek için sinsi pususunda bekleyen bir manyaklar sürüsü var. Yetmedi, Barolar Birliği Başkanına trende komplo kuran ‘başörtülü’ kadınlar var, benim bildiğim başörtüsü hürmetkar bir şeydir, bu başörtülü yazar ve siyasiler ne zaman ‘gestapolaştı’, yolda sokakta trende hatta komşularımızı dahi bize karşı ‘akbabalaştıran’ bir çaresiz siyasetin içindeyiz.
Hamile kadınların sokakta gezmesine dahi karışanlar daha durun sıra hamile kedilere de gelecek. Ortaçağın meşhur cadı avları sonunda yakacak adam kalmamış, bir köylünün, bir horoz (muhtemelen kümeste karışmıştır) yumurtladı ihbariyle, horoza sen tabiat kanunlarına karşı geliyorsun denilerek engizisyon kararıyla törenle yakıldı, daha durun cami çatılarına pisliyorlar diye martılara da sıra gelecek.
Kendi inandıkları her şey ‘kutsal’ olduğu için asla eleştiremezsin, ama onlar dünyalılar ne icad etmiş hangi fikri ileri sürmüşse lime lime kıyma makinesinden geçirme hakkını kendilerinde bulurlar.
Onlar için hayatın en güzel tarafı da bu, liderleri şeyhleri kutsal eleştirilmez, insanlık ve uygarlık ne söylemişse kafirlik.
Bir toplum üniversiteleri medyasıyla bu boş ortaçağ kavgasının içine diri diri gömülüyor.
Sanat dersin kıyma makinesinden geçirirler tiyatro dersin darağaçlarına çekerler şimdi stadyum diyeceksin yasalarla yakacaklar.
Telefonlarınız zaten yasal olarak(!) dinleniyor, geçtiğiniz sokaklarda zaten yasal olarak(!) modese kameralarıyla izleniyorsunuz, yetmedi, nerde kim toplanırsa, üniversite, meydan, stadyumlar, yasalar seve seve polisleriyle size kelepçe takacak soruşturma kovuşturma, yetmedi, üstelik örgütsel suçlardan on yıllarca içerdesiniz artık.
İşte zevk kaynakları, işte tensel zevkleri, işte cismani zevkleri, işte siyasi şehvetleri.
Suriye’de el Kaide’yle dahi ittifaklar kurup müslümanı müslümana öldürten savaşın içine girdiler, doymadılar, yılmadılar, şimdi, aynı savaşı kendi sokaklarına üniversitelerine stadyumlarına kendi ülkesine karşı açıyorlar?
İçerde ve dışarda herkese açılan bu savaşın adı nedir?
Hitler’in lafıdır, devlet bize emir veremez biz devlete emir veririz. Dostoyevski’nin Büyük Engizisyoncu yorumuyla, engizisyon yargıçları bunu daha da ileri taşımıştı, Tanrı’ya İsa’ya emirler verecek hale geldiler.
Allah din Müslümanlıkla alakaları yok, hadi biz kendimizden ülkemizden sokaklarımızdan özgürlüklerimizden geçtik, Allah’a din’e Kur’an’a Müslümanlığa dahi emirler veren bir barbarlar sürüsü bir manyaklar güruhuyla karşı karşıyayız.
Oysa sokaklarımız on yıllık acı tecrübelerden sonra hukuka uygarlık dışı müdahale bulunanlara ‘uygarca’ ‘barışçıl’ bir cevap veriyordu…
Barış ve hukuk, siyasi iktidar tarafından sanki Drakula filminin haçı sarımsağı gibi, barış ve hukuk, neden bu kadar korkutur sizi.
İnsan evladının yüzyıllarca mücadele vererek kazandığı en sıradan özgürlüklerinin dahi gaspedildiği günler yaşıyoruz.
Şimdi kara kara düşünüp sorun bakalım kaç yüzyıl sonra gelecek o ortaçağdan bu 21. yüzyıla özgürlükler diye, cevaplayayım.
Adamın biri karısına söz vermiş bayram gelince pabuç alacağım, bayram gelmiş, adam pabuç almamış,çünkü adam iddia etmiş bayram daha gelmedi diye, kadı olan Nasrettin hocaya gidip danışmışlar, bayram ne zaman gelecek diye, hoca, durumu anlamış,’ kocan sana ne zaman pabuç alırsa, bayram o zaman gelecek’ demiş.
Bence de. Yüzlerce yıl milyonlarca bilim adamının işkenceler altında yazıp çizip söke söke insanlık adına kazandığı bu özgürlükler ülkemize ne zaman gelecek: Tayyip bey’in keyfi ne zaman isterse!
Ölümler, kafa kırmalar, tutuklamalar, gırla gidiyor dalga dalga.
İnsanlık kazanımları ve özgürlükler artık beyfendinin bir lütfu…
Ve şüpheniz olmasın, on yıl ekranlarda ağırlanıp sabahlara kadar bu kusursuz faşizmi kuranlar, şimdi köşelerinde bu büyük zaferleriyle çılgınca eğleniyordur.
Nihat Genç
Odatv.com