MAKALE – HÜRRİYET AVUSTRALYA: SÜMERBANK: ATATÜRK’ÜN SOSYAL FABRİKA PROJESİ – 3
SÜMERBANK: ATATÜRK’ÜN SOSYAL FABRİKA PROJESİ – 3
Atatürk’ün Sosyal Fabrika Projesi ürünü olan Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası; genç Türkiye Cumhuriyeti insanlarına çağdaşlaşma yolunda çok güzel bir örnek ve bu yolda büyük bir adım olmuştur.
Nazilli Sümerbank Basma Fabrikası hakkında çok önemli bir makalesi olan, Yrd. Doç. Dr. Günver Güneş, Atatürk’ün bu akıllı projesinin en güzel değerlendirmelerinden birisini yapmıştır;
“Fabrika birçok işlevinin yanında Cumhuriyetin temel kavramlarını halka tanıtan bir köprü̈ olmuştur. Sümerbank bir fabrika olmasının ötesinde bir okul, bir eğitim kurumu, Cumhuriyet öğretilerinin yaşama geçirildiği bir alan olmuştur. Dünya üzerindeki herhangi bir şehirde kurulan bir fabrika, elbette o şehir üzerinde birtakım değişiklikler yapmıştır, Ama hiçbirisinin Nazilli Basma Fabrikası’nın Nazilli üzerinde yarattığı sosyal, kültürel, ekonomik değişimler kadar büyük sonuçlar yaratması mümkün değildir. Çalışanlara her türlü̈ imkânı devlet eliyle verip onları ekonomik refaha kavuşturan bu fabrika, çalışanlarına yemek aralarında dünya klasiklerinden eserler okutup Beethoven dinletecek zevke ulaştırabildiyse, işte bu sözü̈ edilen fabrikanın ne kadar değişik bir felsefeyle yola çıktığının ve bulunduğu yerin halkına neler kazandırdığının açık bir göstergesidir.”
Atatürk’ün bu akıllı projesinin Türkiye’ye neler kazandırdığının farkına varınca insan kendine şu soruyu sormadan yapamıyor; “O halde Türkiye’nin bu günkü durumu neden böyle? Neden bu kadar işsizlik ve çağdaş ülkeler arasındaki sıralamamız neden bu denli zayıf?”
Biz Atatürk’ün gösterdiği bu yolu takip etseydik acaba bugün ki durumumuz ne olurdu? demeden de kendimi alamıyorum. Bu sorunun cevabını en güzel Banu Avar veriyor;
“Ben Venezüella’da çok etkilendim, çünkü sokaklardaki insanlar hayatları boyunca işsizlikle, darbelerle, ellerindeki bütün zenginlikleri kaybetmiş olan bu insanlar, birdenbire dimdik olmuşlar. Sokaklarda gülerek yürüyorlar. Herkese meydan okur bir hava var yüzlerinde. Bana yardım için verilen 23 yaşında mahalle sorumlusu genç ve güzel bir kız, beni götürdü böyle yüksekçe bir yere ve bak dedi. Evet çok güzel dedim. Her mahallede bir atölye yada fabrika var dedi. Her bölgede yeni bir fabrika var, hepsini yeni açtık. Petrolü ve tüm ulusal kaynaklarımızı millileştirdik. Bak şu bu mahallenin atölyesi şimdi tıkır tıkır çalışıyor. Hemen yanında hastane var, beyin ameliyatı yapıyor, bedava, her şeyi yapabiliyor. Kübalı doktorları getiriyoruz oraya. Burada anaokulundan lise sona kadar okulumuz var bedava ve her okula giden çocuğun cebine para koyuyoruz. Burada evlendirme evi var, geceleri de orada eğleniyoruz. Top oynama sahaları var bedava, voleybol sahaları var çok güzel. Ben Eskişehirliyim, 1930’larda bunların hepsi vardı bizde deyince, çünkü benim ailemde şeker fabrikasında ve demir yollarında çalışanlar vardı, bu anlattıklarının hepsi aynı şekilde eskiden bizde de vardı dedim. Bir dakika dedi, bende onun için ne düşünüyorsun diye hepsini gösterip soruyorum. Bu modelin adı Atatürk Modeli. Sizden alıp uyguluyoruz dedi. Ağlattı beni, sinirlerim bozuldu.”
Nasıl bozulmasın ki sinirleri, ulusumuzu refah içerisinde yaşatacak, çağdaş ülkeler seviyesinin en üstüne taşıyacak formülü Atatürk bize vermiş iken biz onu yanlış ve etkisizce kullanıp, sonrada yok edelim. Geçmiş hükümetlerin, yanlış ve eksik politikaları ile nasıl olurda bu altın yumurtlayan tavukları çoğaltacak iken tam tersini yapıp, oksijenini kesip yetişen, kurulan her verimli oluşumu zaman içinde kendi ellerimizle yok edelim. Yok etmediklerimizi yabancı sermaye ye yok pahasına satalım, birileri ceplerini doldursun, gemicikler alsın.
Ama atasözümüzün dediği gibi, Venezüellalıların yaptığı gibi, zararın neresinden dönersen kardır. Umarım belki bir gün uyanırız da, milli istikrarımızı tekrar sağlayıp, tekrar kendi kendine yeten, hatta fazlasını üretip de tüm dünya ya satan örnek bir ülke oluruz yine. Yerli malı üretmenin ve kullanmanın önemini tekrar anlarız. Tekrar Sümerbank tekstil fabrikaları kurar ve makinalarının ‘musiki’ seslerini işitebiliriz.
Umarım, kapitalist sistemin uşağı olmaktan kendimizi alı koyarız ve Atatürk’ün akıllı projelerini birer birer tekrar hayata geçiririz. Unutmayalım, Atamızın bizlere bıraktığı her şey ama her şey, üzerinde her zaman düşünüp, ders alacağımız ve ilerleme yolunda kullanacağımız ögelerle doludur.
“Dendiği gibi, hayat ileriye doğru yaşanır, ama geriye doğru anlaşılır. Bir zamanlar Türkiye, çok dar imkanlarla yoktan var etmeye çalışan, bunun için inanç, umut ve ‘milli sevinç’le yola çıkanların ve daha iyi insanlar olmaya çalışanların ülkesiydi.”
Umarım çok geç olmadan uyanırız, silkelenir ve tekrar Atamızın yolunda yürümeye devam ederiz.
Ne mutlu Türküm diyene!
Saygılarla,
Ömer Can Şirikçi
omercan.sirikci@ataturk.org.au
AAKM Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
Bu Makale Avustralya Hürriyet Gazetesi 18. Sayısında 30 Nisan 2013 tarihinde yayınlanmıştır.