Erol Bilbilik: İsrail AIPAC’tir ve Milli Devletlerin Katilidir

AIPAC (Amerika – İsrail Kamu İlişkileri Komitesi); FPRI’nin (Dış Politika Araştırma Enstitüsü) devamıdır, bu yüzden önce FPRI’nin gelişme sürecini ele alacağız:
FPRI’nin Gelişme Süreci ve Faaliyetleri
1955 yılında eski ABD Ankara Büyükelçisi Robert Strausz Hupe tarafından Pennsylvania Üniversitesi’nin bir bölümü olarak kuruldu. 1957 yılından sonra dünya olaylarını inceleyen Orbis adlı dergiyi yayınlanmaya başladı. Hupe; derginin kurucu editörü, ayrıca William Yandell Elliott ve Henry A. Kissinger; danışman editör heyeti kurucu üyeleriydiler, bu görevlerine uzun yıllar devam ettiler. Enstitü’nün misyonu; Sovyetler sonrası bir Amerikan İmparatorluğu kurmak, milli devletleri ortadan kaldırmaktı.
Hupe’nin başlangıç makalesi “Yarının Dengesi”nde bu misyon savunuldu. Sovyetlerin çöküşünden sonra, “Yarının Dengesi” makalesi Orbis’in 1992 yılı Kış sayısında tekrar yayınlandı – o dönem Daniel Pipes editördü. Pipes’a göre Hupe’ün tezinin tekrar yayınından maksat FPRI’nin emperyal kuruluş amacına iman tazelemekti. Pipes; yeni dünya düzeninin bir Amerikan dünya egemenliğine bağlı olarak şimdi her zamankinden daha çok gerektiğini yazdı, amaç; “Batı kültürünün ve insanlığın bekasını sağlamaktı, tehlike “Asya halklarının siyasi uyanışı” ile büyüyen tehditler ve bunlarin kitle imha silahlarını elde etmeleriydi”. Böylece FPRI, özellikle “Medeniyetler Çatışması” savaş tahrikçiliği yapmak için yazıldı, bu Samuel Huntington ve Bernard Lewis tarafından Enstitü’nün danışman heyetinde açıklandı.
Hupe, 1957 yılında “Yarının Dengesi” makalesinde şöyle yazdı: “ABD’nin önündeki mesele; dünyayı, bir kuşak içinde, liderliği altında birleştirmektir. Bu iş yakın gelecekte bitirilmelidir, bunun iki baskın gerekçesi vardır:
1.Asya halklarının politik uyanışı ve büyük nüfus artışı uluslararası ve bölgesel  güç dengesini değiştirmekte, bölgesel ve uluslararası çatışma ve savaşların haberciliğini yapmaktadır.
2.Görülebilir gelecekte ABD, İngiltere ve Rusya dışında başka birkaç ülke daha nükleer ve kitle imha silahları sahibi olacaktır.
“ Millilik bu yüzyılın en güçlü gerici kuvvetidir. O, şiddet ve dikta okulu olmuştur. Dar görüşlüdür, modern teknolojinin istek ve vaatlerini ihmal der, mal ve fikirlerin değiş tokuşuna engeldir, böylece ekonomik ve kültürel gelişimi durdurur.”
 
Amerikan halkının misyonu milli devletleri gömmek, onların kalan halklarını daha büyük bütünlerde birleştirmek ve elindeki güç ile yeni düzenin olası sabotörlerini  (onların insanlığa kokuşmuş bir ideoloji ve kaba kuvvetten başka sunacağı yoktur) caydırmaktır. Gelecek 50 yıl Amerika’nındır. Amerikan İmparatorluğu insanlığa rakip olmayacaktır.
Barış ve mutluluk içindeki evrensel düzenin adı da “Novus Orbis Terrarum” (Yeni Dünya Düzeni) olacaktır.
FPRI’nin bu misyonu; Hupe’ün 1961 yılındaki kitabı “Forward Strategy for America”da (Amerika İçin İleri Strateji) tekrar ele alındı, burada Varşova Paktı ve Sovyetler için de saldırgan politik ve gizli operasyonlar öneriliyordu; objektif durum ele alındığında, Batı neden komünist manevrayı engelleyip Soğuk Savaş’ı düşman topraklarında yürütmesin de şimdi olduğu gibi kendisininkinde yürütsün?”
FPRI Amerikan siyasi aygıtı içindeki kimi lider sağ Siyonist şebekelere de yataklık yaptı ve İsrail’in “güvenilmez müttefik” savaş kışkırtma yeteneğini de kendi “İleri Stratejisine” dahil etti. CFR’nin yayın organı Foreign Affairs’in 1993 yılı Yaz sayısında, Samuel Huntington’un makalesi “Medeniyetler Çatışması” yayınlandıktan aylar sonra “Middle East Forum” (Orta Doğu Forumu), 1993’te FPRI’ye bağlı bir birim olarak kuruldu ve “Middle East Quarterly” adlı dergiyi yayınlamaya başladı. Bu derginin amacı; İslamı, düşman bir güç olarak sunmak ve Huntington’un Ortadoğu politikasını desteklemekti. Daniel Pipes “Middle East Quarterly”nin editörlüğünü üstlendi.
1994 yılında Middle East Forum “yarı bağımsız” statüye kavuştu, ama Pipes aynı zamanda FPRI’nin direktörü olarak kaldı. FPRI ve Middle East Forum, Amerikan Kongresi’ne, federal makamlara, think-tank’lere çeşitli ulusal ve uluslararası medyaya “akedemik” araştırmalar, raporlar ve görüşler sunmakla sorumluğu üstlendi. Tüm çalışmalarında aynı konuyu işledi: “İslam düşmandır ve Amerika, tüm Ortadoğu ve Afrika’da terörist rejimlere karşı çıkmanın ve askeri harekatın sorumluluğunu almalıdır.”
FPRI ayrıca Çin’i, ABD’nin bir sonraki “Büyük Düşmanı” olarak gösteren kampanyanın da merkezi oldu. Bu bağlamda Başkan Clinton’a karşı yapılan, “China Gate” saldırılarının da üssü oldu. Çin ile kaçınılmaz bir savaş kampanyasının temelini 1997 yılında yayınlanan “The Coming Conflict With China” (Çin ile Gelecekteki Çatışma) kitabı teşkil eder; yazarlarından biri FPRI’den Ross Munro’dur. Munro aynı zamanda 1990-1997 arasında FPRI’nin Asya program direktörüdür.
FPRI’nin Kilit Personeli
Daniel Pipes: FPRI ve Middle East Form’un direktörüdür (1986’dan günümüze kadar). Pipes; siyasi yorumcu ve tarih profesörüdür, National Review ve Jerusalem Post’un ödüllü köşe yazarıdır. Ortadoğu konusunda BBC, El Cezire, New York Times, Wall Street Journal ve Washington Post’a yorumlar yapıyor, makaleler yazıyor. İslam, Suriye ve Ortadoğu ile ilgili 12 kitabı ve çok sayıda makalesi var. Mısır da dahil yurt dışında altı yıl eğitim gördü.
Harvard’da,Chicago Üniversitesi’nde, ABD Deniz Harp Akademisi’nde (US Naval War Collage) dersler verdi. Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları’nda görev aldı.
Fullbright Board yabancı burs kurumunun 1992-1993 arasında başkanlığını yaptı. Savunma Bakanlığı “Özel Terörizm Teknolojisi Görev Gücü” (Special Task Force on Terrorism Technology) üyesidir.
Ronald S. Lauder: Estée Lauder kozmetik imparatorluğunun varisidir. Ariel Sharon ve Binjamin Netenyahu’nun önde gelen finansçılarındandır. Başkan Ronald Reagan döneminde ABD’nin Avusturya  Büyükelçiliği’ni yapmış, bu misyon aracılığıyla Dünya Yahudi Kongresi (World Jewish Congress) Başkanı Edgar Bronfman’la birlikte Avusturya Cumhurbaşkanı Kurt Waldheim’a karşı kampanya yürütmüştür. Yahudi-Amerikan Örgütleri Başkanları Konferansı başkanlığı yapmıştır.
Prof. Samuel Huntington: “Medeniyetler Çatışması” kitabının yazarıdır.
Prof. Bernard Lewis: “Medeniyetler Çatışması” kitabının fikir babasıdır.
Donald Rumsfeld: ABD eski Savunma Bakanı’dır.
James R. Woolsey: İlk Clinton dönemi CIA Direktörü ve Irak’a savaşın savunucusudur.
General Alexander M. Heig Jr.: Başkan Nixon’ın Beyaz Saray Yardımcısı’dır. Henry Kissinger’in emrindedir. NATO eski Müttefik Kuvvetler Başkomutanı’dır. Reagan döneminin Dışişleri Bakanı’dır. 1982 yılında İsrail’in Lübnan’ı işgali sırasında Ariel Sharon’la işbirliği yapmıştır. Daha sonra Henry Kissenger ile İtalya’daki P2 Mason Locası skandalına karıştığı anlaşılmıştır.
Martin Peretz: “The New Rupublic” dergisinin editörü ve yayıncısıdır. Harvard Üniversitesi eski profesörüdür. ABD eski Başkan Yardımcısı Al Gore’un akıl hocası ve finansörüdür.
Richard Thornburg: Başkan Reagan ve Başkan George Bush (Baba) dönemlerinin Adalet Bakanı’dır. “Thornburg Doktrini” ile adını duyurmuştur. Doktrine göre ABD yasalarının dünyanın her yerinde geçerliği vardır.
Steven Emerson: FPRI’nin sözcüsüdür. Emerson FPRI tarafından desteklenerek “Muhammed’in Ordusu: İslami Fundamentalizmin Yükselişi” kitabını yazdı. FPRI araştırmacısı ve Middle East Forumu editör kurulu üyesi Khalid Dran, Emerson’la birlikte “Amerika’da Cihat” adlı videoyu hazırladı. Bu video, televizyon kanallarında yayınlandı ve İslam’ı düşman olarak tanıttı.
Laurie Mylorie ve David Wurmser: Sık sık medyaya çıkıp Ortadoğu ülkelerine karşı geniş askeri harekat istemişlerdir. İkisi de aynı zamanda Amerikan Girişim Enstitüsü (AEI) üyesidir.
Richard Perle: ABD Savunma Politikaları Kurulu eski Başkanıdır. FPRI’yi desteklemektedir. 30 Kasım 2001’de “Sonraki Durak: Irak” adında bir kitap yazmıştır.
Patrick Clowson: WINEP (Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü) Araştırma Direktörü’dür. Önceden IMF ve Dünya Bankası’nda çalışmıştır. Clowson Middle East Quarterly dergisinde Şef Editör’dür. FPRI ve Middle East Forum’un bir uydusu da “Lübnan Komitesi”dir. Daniel Pipes buranın yayın organı  “Ortadoğu İstihbarat Bülteni”nde de danışmanlık yapmaktadır.
FPRI’nin Finansman (1985-2000) Kanalları
Bradley Foundation 1.370.600 dolar
Sarah Scaife Foundation 1.070.000 dolar
Olin Foundation   995.000 dolar
Smith Richardson Foundation    97.500 dolar
Toplam Bağışlar 3.533.100 dolar
AIPAC’ın Gelişme Süreci ve Faaliyetleri
AIPAC ilk olarak 1943 yılında “American Zionist Organisation” adıyla kuruldu, daha sonra adını “American Zionist Council” olarak değiştirdi. 1953 yılında ise “American Zionist Council of Public Affairs” adını aldı.
1959 yılında Dışişleri Bakanı John Foster Dulles’ın önerisiyle Amerika’nın tek Yahudi örgütü “Amerika-İsrail Kamu İşleri Komitesi” olarak yeniden kuruldu. Komite’nin kadroları, “Petro-Diplomatik Kompleks”e mensup petrolcüler, diplomatlar, akademisyenler, misyonerler ve CIA ajanlarından oluşturuldu.
AIPAC, öncülü FPRI gibi Amerika’nın sağ Siyonist şebekesinin merkez örgütü görevini devraldı. İsrail’in savaş yeteneğine önceden müdahale stratejisini de dahil etti. AIPAC çok etkin lobi faaliyetleriyle; İsrail’e askeri ve ekonomik yardımlar sağlayarak, nükleer gücünü de arttırdı.
AIPAC’ın Ortadoğu’da ve dünyada çok güçlü istihbarat ağı var. İsrail ve Yahudiler aleyhindeki herşeyi kısa süre içinde duyan bir örgütlenme içindeler. Onların hoşuna gitmeyen en ufak bir şey yapıldığı anda harekete geçiyorlar ve o kişi ve kurumları anında etkisiz hale getiriyorlar.
ABD’de, 2002 tarihi itibarıyla 6 milyona yakın Yahudi yaşamaktadır. Bu nüfus; Amerika nüfusunun % 3’üne eşdeğerdir. Buna karşı Amerika’daki Yahudiler büyük oranda güç sahibidirler. Bunun başlıca nedenleri şunlardır:
– Yahudilerin% 81’inin 9 eyalette yaşamakta ve bu eyaletlerde de yüksek yüzdelerde parti delegesine (“electrate voter”) sahiptirler:
Eyalet Delege %’si Nüfus %’si
New York % 9 % 18
New Jersey % 5.5 % 9.9
Florida % 4.7 % 8.2  
Massachusetts % 4.5 % 8.3
Maryland % 4.3 % 8.1
Connecticut % 3 % 6.2
California % 3 % 5.8
Pennsylvania % 2.7 % 4.9
Illinois % 2.3 % 3.9
– Seçim kampanyalarına finans desteği ve bağış sağlamaktadırlar.
– Bu 9 eyalete finans desteği ve bağışları azamiye çıkarmaktadırlar.
– 500 sinagog ve 300 ulusal organizasyon olmak üzere çok sayıda etkili kurumlara sahiptirler.
– Amerika’daki Yahudiler’in % 50-60’ının Demokratik Parti’ye, % 10’unun da Cumhuriyetçi Parti’ye oy kullanıyor olmaları ve seçimlere katılım oranlarının yüksek olmasıdır.
– Amerikan halkının % 52’sinin İsrail yanlısıdır.
– Yahudi Lobisi’nin (AIPAC) desteği, ABD Başkanları’nın aldıkları kararlarda temel dayanak işlevi görmektedir:
Truman: % 54
Eisenhower: % 55
Kennedy: % 67
Johnson: % 59
Nixon; 1. Döneminde: % 48
Nixon; 2. Döneminde (Ford ile birlikte; 1973-1976) % 58
Carter: % 56
Reagan: % 54
– Dışişleri ve Savunma Bakanlığı’nın Ortadoğu kilit kadrolarının sürekli olarak ve % 75’e yakınının Amerikalı Yahudiler’den oluşturulmuş olmasıdır.
– İsrail 1976’dan bu yana en fazla ekonomik ve askeri yardım alan ülke olmuştur. ABD’nin İsrail’e doğrudan sağladığı toplam yardım 2003 yılı itibarıyla 140 milyar doları aşmıştır. İsrail her yıl yaklaşık olarak 3 milyar dolar doğrudan dış yardım almaktadır.
AIPAC’ın İfşaatları
Eylül 2002’de, iki ateşli İsrail yandaşı “Yeni Muhafazakar” (NeoCon) Daniel Pipes ve Martin Kramer, şüpheli  akademisyenler hakkında dosyalar içeren ve öğrencileri İsrail’e karşı düşmanlık olarak yorumlanabilecek sözleri ya da davranışları ihbar etmeye teşvik eden bir internet sitesi kurdular.
AIPAC eski Başkanı Morris Amitay şu itirafta bulunmuştu: “ Buradan, Capitol Hill’de çalışan Yahudi kökenli olup bazı meselere bir Yahudi bakış açısından bakmaya hazır çok sayıda insan var. Bütün bu insanlar bu alanlarda Senatörler için karar verebilecek pozisyondalar. Sadece personel seviyesinde bile bir çok şey yaptırabilirsiniz.”
Eski Senatör Ernest Hollings görevden ayrılırken şunları söylemiştir: “Burada AIPAC’ın size sunduğunun dışında ayrı bir İsrail politikası uygulayamazsınız.”
İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un bir zamanlar Amerikalı bir dinleyiciye söylediği şu sözler şaşırtıcı değildir: “Bana insanlar İsrail’e nasıl yardım edebileceklerini sorduklarında; onlara AIPAC’a yardım edin diyorum. AIPAC ve müttefiklerinin (Hristiyan Siyonistler dahil) lobileşen dünyada herhangi bir ciddi rakipleri yok. İsrail’in bugünkü durumunu gerçekleştirmenin daha da zorlaştığını biliyorlar, ve buna faaliyetlerini ve çalışanlarını arttırarak karşılık veriyorlar. Dahası Amerikan politikacılar, kampanya katkılarına ağırlıklı olarak duyarlı kalıyorlar, siyasi baskının diğer formları ve büyük medya organları ne yaparsa yapsın, bu böyle.”
Bernard Lewis 1992 yılında şöyle yazdı: “İsrail, Soğuk Savaş sırasında her ne kadar stratejik önemi olan bir bölge olarak görülse de, bu değerlendirme Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle ortadan kalkmıştı. Bu değişiklik geçen yıl olan Körfez Savaşı’nda, ABD’nin İsrail’den, sessiz, pasif ve mümkün olduğu kadar görünmez olmasını istemesiyle kendini göstermiştir. İsrail bir hazine değildi, yalnızca konu dışıydı, hatta bazılarına göre sadece bir nüanstı. Bu algılamayı değiştiremeyecekleri İsrail Hükümeti’nin daha sonraları söyledikleri şeyler arasındaydı.”
Temsilciler Meclisi eski Üyesi Newt Gingrich; AIPAC’ı, “tüm gezegendeki en etkili menfaat topluluğu” olarak adlandırmıştır.
Senato’nun Azınlık Lideri Harry Raid; “AIPAC kadar saygıdeğer ve iyi yapılandırılmış siyasi bir kurumun varlığını hayal edemiyorum.” diyor.
ABD eski Başkanı Clinton; AIPAC’ın “sersemletici derecede ve bu topraklarda diplomatik olarak diğer bütün devletlerden daha etkili” olduğunu söylemiştir. Clinton bir başka açıklamasında; AIPAC’ı “Washington’daki lobicilik faaliyetlerinde en önde gelen kurum” olarak göstermiştir.
AIPAC üyeleri arasında BM eski Büyükelçisi Jeane Kirkpatrick gibi Yahudi olmayan ılımlı NeoCon’lar da bulunmaktadır.
AIPAC’ın, beyin takımı dünyası üzerindeki etkisinin iyi bir göstergesi; Brookings Enstitüsü’nün geçirdiği devrimdir. Enstitü’nün Ortadoğu meselelerindeki üst düzey uzmanlarından biri; saygın bir akademisyen olan ve Arap-İsrail çatışmasındaki tarafsızlığıyla ünlenmiş, Ulusal Güvenlik Konseyi görevlisi William Quandin’dir.
Enstitüsü’nün bu meselelerle ilgili çalışmalarını, İsrail kökenli zengin bir işadamı ve ateşli bir Siyonist olan Haim Saban’ın; kurduğu “Saban Ortadoğu Çalışmaları Merkezi” aracılığıyla finanse etmektedir. Bu Merkez’in yöneticisi ise her yerde hazır ve nazır olan Martin Indyk’tir. Bu yüzden bir zamanlar Ortadoğu meselelerinde tarafsız bir politika enstitüsü olan Brookings, şimdi İsrail yanlısı olan beyin takımının bir parçasıdır.
Suriye, 11 Eylül 2001’den önce AIPAC’ın hedefindeydi. Aslında Feith, Perle ve Wurmser tarafından 1996 yılında Binjamin Netenyahu ile ilgili yazılan, “Clean Break” çalışmasının hedefi Irak değil, Suriye’ydi.
Amerika Özgür Lübnan Komitesi’nin başındaki Daniel Pipes ve Ziad Abdelnour; Suriye’nin, askerini Lübnan’dan çekmesi, sahip olabileceği WMDD2’lerinden kurtulmak ve terörizmi desteklemesine son vermek için ABD’yi askeri gücünü kullanmaya çağıran raporu birlikte yazmışlardır (Ortadoğu Araştırmaları Grubu, Ortadoğu Forumu, Mayıs 2000). Bu Forum; lobinin yakınında yer alan en büyük destekçileri olan Abram, Feith, Perle ve Wurmser gibi pekçok ılımlı NeoCon’dan oluşan bir kurumdur.
Mayıs 2003 sonlarına doğru Inter Press Service, Ilımlı NeoCon’ların ABD’yi İran’da rejim değişikliği yapmak için ikna etme çabalarının Mayıs 2003 başlarından itibaren çok daha fazla yoğunlaştığını ve meyvelerini verdiğini  bile rapor etmiştir. Inter Press Service; Haziran 2003 başlarında, eski ABD Başkanı Ford Yönetimi’nin “Tahran’da bir rejim değişikliği olması için çaba gösterilmesini” istediğini, ve de son günlerde su yüzüne çıkan gizli eğilimlerin raporunu yazmıştır.
Pipes’ın Açıklamaları
AIPAC Başkanı Pipes, Kürt sorununun ve İsrail ile gerginliğin yoğun yaşandığı çok krıtik bir zamanda; Aralık 2012’nin 2. haftasının sonunda sessizce Türkiye’ye geldi, 5 gün kaldı ve ardından National Review Online’da “Talking Turkey” (Türkiye’yi Konuşmak) adlı bir makale yayınladı. Akşam Gazetesi yazarı kendisiyle Türkiye izlenimlerini ve Ortadoğu’ya ilişkin beklentilerini konuştu; Daniel Pipes özetle şunları söyledi:
Çözüm: Ilımlı İslam
“Suudi Arabistan’da korkunç bir hükümet var. ABD Hükümeti’nin, Suudi Arabistan’a verdiği imtiyazların boyutundan rahatsızım. Benim sloganım “Radikal İslam bir sorun, Ilımlı İslam ise çözüm.”
Türkiye, Ortadoğu’da Liderliğe Aday Ülke
“Nüfusu, yöneten partinin vizyonu, ekonomisinin gücü ve entelektüel kapasitesi göz önüne alındığı zaman Türkiye Ortadoğu’nun lideri olmaya en yakın ülke.”
Yahudilik
“Ben Radikal İslam’ı, Yahudilik ve Hristiyanlık’la karşılaştırılabilir görmüyorum. Bunu, komünizm ve faşizmle karşılaştırılabilir görüyorum. Radikal İslamı, milliyetçi bir Yahudi veya kökdindinci bir Hristiyan’dan çok daha büyük bir tehdit olarak görüyorum.”
Gülen Hareketi
“Oldukça sofistike, entelektüel, etkileyici bir hareket. Yüzlerce okulları var. Kalbinde İslam’ı, insanların hayatını düzenleyen temel unsur yapmak var ve bu çok akıllıca, dikkatlice yapılıyor.”
“Benim için Türkiye’deki İslamı, diğerlerinden ayıran en güçlü özellik; Gülen’in liderliğinin çok akılcı olması.”
Kaynakça:
– Yarın Dergisi, Haziran 2004
“The Impact of the Jewish Lobby on American Foreign Policy in the Middle East”, Umut Uzer (Ph.D. Candidate), Journal of International Affairs, Aralık 2001 – Ocak 2002
“İsrail Lobisi”, Stephen M. Walt & John J. Mearsheimer, Profil Yayıncılık, 2007
– Şenay Yıldız, Akşam, 7 Ocak 2013
 
İLK KURŞUN

Leave a Reply