Orhun Sayı Sistemi

Göktürk Yazısında Sayılar

Eski Türkçedeki sayılarımız, günümüzden pek bir ayrımı olmaksızın özdeştirler. Orhun Yazıtları’nda sayılar, yazı ile belirtilmiştir. Sözcük düzeyinde kalan bu sayıların, rakamla yazılışı kaynaklarda bulunmamaktadır. Göktürkçede ya rakam tamgaları bulunmamaktadır ya da yazılı kaynaklarda geçmediği için (güçlü olasılık) bilinmemektedir.

Eski Türkçede sayılar;

  • bir (1)

  • éki (2)

  • üç (3)

  • tört (4)

  • biş (5)

  • altı (6)

  • yiti (7)

  • sekiz (8)

  • tokuz (9)

  • on (10)

  • yigermi (20)

  • otız (30)

  • kırk (40)

  • élig (50)

  • altmış (60)

  • yitmiş (70)

  • sekiz on (seksen) (80)

  • tokuz on (toksan) (90)

  • yüz (100)

  • min (1,000)

  • tümen (10,000)

diye telaffuz edilir.

Basamaklı sayılarıñ kullanımda biraz değişiklik vardı. Örneğin 19 sayısını bugün için 10 + 9 mantığıyla dile getirilirken, eskiden onluk basamak adı soñda söyleniyordu. Üstelik, sayınıñ üzerinde bulunan onluk déğil, kendinden soñra gelecek onluk kullanılıyordu. Bu durumda 19 démek için önce 9, soñra 20 déniyordu. Böylece, 20’den önceki 9 sayısı belirtiliyordu.

19 : tokuz yigerme (dokuz yirmi).

56 : altı altmış

88 : sekiz tokuzon (sekiz doksan)

Yazıtlarda sayıların kullanıldığı bir bölüm, şöyledir:

bilge-kagan-anlatiyor

Yukarıdaki örnek metinde, Eski Türkçede “yiti yigirmi” olarak okunan sayının, bugünkü Türkçede “on yediye” karşılık geldiğini görebiliriz. Göktürk yazısında sayıların yazımıyla ilgili kuralları, şöyle sıralayabiliriz:

1- Herhangi bir onluk sayıdan (10, 30, 50 gibi) “önce”, herhangi bir birlik sayı (1, 4, 6 gibi) gelirse; onluk sayıdan bir tane düşürülür ve onluktan önce gelen sayı ona eklenir. Örneğin “biş otuz” sayısında, “biş” birlik sayısı “otuz” onluk sayısından önce geldiği için, “otuz” onluğundan bir tane düşürüp, elde edilen “yirmi” sayısının üzerine “beş” birliğini ekliyoruz. Böylece “biş otuz” sayısını, “yirmi beş” biçiminde günümüz sayı sistemine aktarıyoruz.

2- Herhangi bir onluk sayıdan “sonra”, “artukı” (bugünkü artı gibi) bağlacını takip eden bir birlik sayı gelirse; onluk sayının üzerine birlik sayı doğrudan eklenir. Örneğin “yigirmi artukı yiti” sayısını, “yirmi yedi” biçiminde günümüz sayı sistemine aktarabiliriz.

3- Göktürk yazısındaki yüzlük ve binlik sayılar, günümüzdeki gibidir. “Biş yüz” sayısı, bugünkü “beş yüz” sayısıyla aynıdır. Aynı şekilde “üç bin” sayısı da günümüzdeki gibidir.

Şimdi öğrenmeyi pekiştirmek için birkaç örnek verelim: bir toksan [81]; otuz artukı eki [32]; altı yüz artukı tört kırk [634]; üç bin yiti yüz artukı biş yigirmi [3715]; tört yüz artukı sekiz elli [448]

***

Öğbilimde bir dönem bir büyük bir sorun olarak duran sıfır konusu, büyük olasılık bizde pek önemsenmiyordu. Sayıları çerisel alan ile koyun, keçi saymak dışında pek kullanmadıkları, günümüze sayıları simgeleyen herhangi bir damga bırakmayışlarından kolaylıkla añlaşılıyor.

Çerilik, Türk toplum yapısına öylesine işlemiştir ki, bu değme küçük ayrıntıda göze çarpar. Tümen sayısı bunuñ için güzel örneklerden biri olarak önümüzde durur. 10000 sayısınıñ değeridir. Bizden başka kimsede bulunmayan özel sayı birimidir. Şuan için 10 tane 1000 mantığıyla onbin diyorsak, eskiden kamusal olarak yalñızca tümen ile yétiniyorduk. Günümüzde tümen sözcüğü yine kullanımda ise de, bu yalñızca çerilikte 10000’lik çeri birimleriniñ adlandırılmasında bulunur.

Buna karşın sıfır için bir karşılık yoktu. Hintlileriñ türettiği, adına sunya dédikleri kavramı Araplar sifr olarak dillerine aldılar. Biz de bunu sıfır olarak dilimize uyarladık. Sıfır, boş démektir. Türkçe karşılık olarak doğrudan boş dénebilirse de, tutunabilirliğiñ düşük oluşundan, pek uygun görmüyorum. Bu yüzden; koful, kova, kovan, kovuk gibi sözleriñ de kökeni olan, içi boş añlamına gelen kof sözcüğünü sıfıra karşılık olarak öneriyorum.

***

Ne yazık ki, sayıları simgeleyen damgalara denk gelinememiştir. İleride yapılacak kazılarda bulunabilir belki, ancak bunu bir eksiklik olarak görüyorum. Öyle ki, kalkıp atalarıma yakınıyorum da! Bizden soñra gelecek kuşaklarıñ da bu yakınmada bulunmaması adına, kendi sayılarımızı türetmeyi salık vériyorum. Soñuçta biz de, 200-300 yıl soñra birileriniñ ataları olacağız. Bu çalışmalarımız da gérçek añlamda tarihî yapılar olacak.

Bütün çalışmalarıñ bir başlangıcı vardır. Orkun yazıtlarında kullanılan damgalar da gökten zembille düşmedi ya! Siziñ benim gibi kişilerce türetildi, oluşturuldu. Bundan ötrü, çekimser kalmamakla birlikte, aşağıda kendi çalışmamı da öne sürmekteyim.

Şimdilik büsbütün bir sayı değişimi yapılmasa da, Romen sayıları gibi yalñızca yazınsal ürünlerde yér édinip, eksikliğimizi giderebilir.

Bu konudan arkadaşlarıma söz éttiğimde, yanlış yoldasın déyip, şöyle sürdürdüler;

Diyelim ki, seniñ önerileriñ ile yéñi türettiğimiz sayıları kullanıma géçtik. Ya ileride bir gün bir kazı soñucu, eski Türkleriñ kullandığı sayı damgaları bulunursa?

Varsayalım, XXI. yüzyılda kullanıma géçtik. XXIII. yüzyılda Orta Asyada yapılan bir kazıda, eski Türklere özgü bir belge bulundu, artı burada sayılar da gösterilmiş. Belgeniñ 3. yüzyıldan kalma olduğu bilimsel olarak saptanmış olsun. Öyle ise, genç kuşaklara öğretilirken bétiklere şöyle yazacaklardır;

Atalarımızıñ III. yüzyılda kullandığı sayılar savaşlar, iletişim kopukluğu gibi türlü étkenlerden dolayı yitip giden belgeler yüzünden unutulmuşlardır. İlerleyen yüzyıllarda ise, Hint kökenli, Arap uyarlaması sayılara géçmişler, XX. yüzyıl başlarında ise yine Hint kökenli Lâtin uyarlamalı sayılara géçilmiştir. Ancak XXI. yüzyılda yéñiden kendi sayılarını türeten atalarımız, bugüne değin kullanagelmişlerdir. Böylelikle Türkleriñ iki ayrı sayı düzeneği vardır.

***

Türetimde izlediğim yol, sesleri karşılayan damgalarıñ türetilme mantığıyla bir yapıda olup, aralarında sıkı bir ilişki vardır dénilebilir.

İlk béş damganıñ türetiminde toplum arasındaki söylenceden yola çıkılmıştır. Bir, serçe parmaktır. Tek çubukla simgelenir. İki, yüzük parmağıdır. Bir’iñ eki’dir. Eski Türkçede eki diye géçer. Üç, orta parmaktır. Eñ uç kesimdir. Damgada bunu simgelemesine özen gösterdim. Dört, im parmağıdır. Dürtmek içindir. Dürten parmağı simgeleyen bir damga oluşturdum. Béş, baş parmaktır. Eliñ başıdır. Betimlenmesine de bu yönde ilgi gösterdim.

Kof sayısını içi boş bir kova ile karşılamayı yéğlerken; altı, yédi, sekiz, dokuz damgalarını ise uydurdum. Önadım olmasını diledim. Güzel bir kökenleme ile türetene ne mutlu!

sayilar

İlk béş sayınıñ türetilişiniñ görselleştirilmiş biçimleri:

 birikiuc dortbes 

YAZAR: Gökbey Uluç

Öy: Pazar, Eylül 21, 2008

Leave a Reply